8 Şubat 2013 Cuma

Lapsus Calami 6


*** Sigarayı bıraktırma hattı aradı geçenlerde. Dedi duyduğumuza göre sigara içiyormuşsunuz, bıraktıralım dedik. Aman ne iyi ettiniz dedim, buyrun buyrun rahatsız olmayın dedim. Dedim siz gelmeseydiniz ben gelecektim. Hemen ciddiye aldı telesekreter hah dedi işte bu. Dedi ne kadar zamandır içiyorsunuz. Dedim neyi? Suyu deyip bastı kahkahayı kulağıma kulağıma. Gittikçe çirkinleşti gülmesi. Dedim iyi misiniz? Sigaraya açım abi dedi. Kaç aydır içmiyorum dedi. Tıktılar buraya beni vermiyorlar hiç dedi. Var mı bir sigara, ühü dedi. Ağlamaya başladı kulağıma kulağıma. Dedim ben içmem ki sigara. O zaman niye oyalıyorsun bizi g.t dedi. Telesekreterliğine verip, arada nargile içerim ama dedim. Bu bir mutlu oldu, bir mutlu oldu, telefondan fışkırıyor mutluluğu. Bir anda çorabının içinden sigara paketini çıkarıp arkadaşına veren insan gibi hissettim kendimi. Ee ne zaman içiyoruz dedi. Dedim şu an bıraktım ben. Kısa bir sessizlikten sonra g.t deyip suratıma kapattı telefonu. Ben de nargilemi içmeye devam ettim. Nargilem duman duman..

*** “Babaanne bak yol, aaa köprü, aa tren bu, aaa araba, aa direk, aaa köpek” diye diye tüm otobüs yolculuğu boyunca kafa şişiren çocuğa dönüp kendisini göstererek “aaa salak” diye bağırdım. Galiba artık vatana, memlekete faydalı bir birey olamayacak. Üzgünüm.

*** Koşan bir inek görsem gözüm açık gitmez gibime geliyor. Evet gibime geliyor.

*** Kendi verdiği parayı geri almayan bankamatik kadar çirkinine rastlamadım ömrümde. Olmuş, bir hata yapmış, fazla para çekmişsindir. Geri yatırmak için kendisine tekrar başvurursun, parayı almaz geri verir. Sanki kendince bir ders verme havasında: “madem benle dalga geçiyorsun, al bakalım paranı iki düzelt öyle koy” der gibi sırıta sırıta. Pis şey seni.

*** “Aşk: onun seni her anışı, senin içinde tatlı çarpıntılı kalp çınlaması..”  “Ağbi biri seni anıyorsa git konuş bence.” Seyit Ali Aral

*** Zor değil yalnız olmak, asıl zor olan sevememek, sevilmemek.

*** “Ayakkaplarım” diyen insan, bence çok güzel bir insan.

*** Medeniyet dediğin gecenin bir körü bomboş yolda kırmızı ışıkta beklemek değil de nedir?

*** Kırlangıç yuvası gördüğüm zaman çocukluğum aklıma gelir. Tüm çocukluğum boyunca arka bahçeye bakan balkonumuzda hep aynı yere yaptılar yuvalarını. Büyük kırlangıçların yuvalarındaki kırlangıç yavrularını beslemelerini izlemek en büyük zevklerimdendi. Gelenler hep aynı kırlangıçlar mıydı bilmiyorum ama her sene gelmeyi aksatmadılar. Kendimi büyümüş olarak tariflediğim yıllarda, liseyi bitirdiğim yaz yerlerinde yoklardı. O yıldan sonra bir kez dahi uğramadılar. Çocukluğumda kaldı kırlangıç yuvası..

*** “Belki bir gün
bir şiirin içinde rastlaşırız seninle..” Leyla ile Mecnun'dan.

*** Sarhoşa "serfoş" diyen babaannem de güzel insan tabi.

*** Alt komşumuz büyük bir iyilik yapıp bize yine yemek getirdi. Bir ay bizde kalan tenceresini hatırlamış olacak ki, tabağı boşalttırıp geri istedi. Zalım öğrenci evleri..

*** Otobüs durağında “70 geçti mi?” diye soran adama “970 mi?” diye soruya soru ile karşılık veren ben mi saçmayım, yoksa “yok düz 70” diye cevap veren o mu ben çözemedim. Evet ikimiz de saçmayız galiba.

*** 'Jeanne d’Arc’ın öteki ölümü adlı oyunda Jeanne d’Arc hapishanede idamını beklerken: "tanrım! neden eninde sonunda bütün kahramanlarını yalnız bırakırsın!"

*** Görmeyenler derneğinden dört insanımız almışlar ellerine sazlarını, türküler söylüyorlar köy köy, mahalle mahalle. Tek bir dertleri var. O da sanatlarına değer verilmesi ve derneğin geçiminin sağlanması. Ama bizim halkımız onlara dilenci muamelesi yaptığı için birer tl atıp yanlarından kaçmayı yeğliyor. Tek tesellim onların bu manzarayı görmüyor oluşu..

*** Gömleğinin sol cebinde sigara ile bilimum kartvizit ve kağıt taşıyan insan da çok güzel insan be.

*** Nereye bakılacağına karar verilemeyen yerler: asansör ve otobüste karşılıklı oturulan koltuk..

*** Köydeki anneanneye alınıp, köy evine asılan Da Vinci’nin Mona Lisa tablosu.. kendi başına bir hikaye..

*** Bizim kapı zili “boş akbil” gibi ötüyormuş da haberimiz yokmuş. İstanbul’dan gelen arkadaşımın zil sesine gıcık oluşu ile farkına vardık.

***Cool olma uğruna otobüs kaçıran bünyeye de ne demeli. Koşsan arkasından ne olacak sanki. Nice otobüsler kaçtı bu uğurda.

*** Elbet bizim de bir gün terliği ıslanmayan bir banyomuz olacak. Selam olsun ıslak terlikli banyosu olanlara.

*** Yolda teyzenin biri saati sorduğunda kolunda saati olmasına rağmen dönüp bakmayan da, saati olmasa da etrafta saat arayıp teyzeye yardım etmeye çalışan da doktor olacak. Çok enteresan di mi?

*** Facebook’ta “Nil hocayı sevenler” diye bir grup vardı içi olabildiğince ergen dolu. Dur bakıyım n’olcak dedim ve girdim. “Eşşek kadar adam olmuşsun ne işin var abi burda? Git üniversiteden hocaları ekle, yalakalık yap” demediler. Yadırgamadı kimse, aldılar beni de aralarına. Bağırlarına bastılar beni. Üzerimde gereksiz bir mutluluk oluşmuştu. Artık ben de bir ‘Nil hoca sever’ olmuştum. Dedim; “Nil hoca sevilmez mi? Hiç Nil hoca kötü olur mu, naptınız siz?”. İyice kaptırdım, durduramıyordum kendimi. “Hayal edebiliyor musunuz ey ergenler, Nil hocanın elinde cetvel, öğrencilerine kötü davranıyor falan. Olabilir mi ki böyle bir şey ya” derken engellemişler beni. Ergenler işte.. 


Derşan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...