*** Sigarayı
bıraktırma hattı aradı geçenlerde. Dedi duyduğumuza göre sigara içiyormuşsunuz,
bıraktıralım dedik. Aman ne iyi ettiniz dedim, buyrun buyrun rahatsız olmayın
dedim. Dedim siz gelmeseydiniz ben gelecektim. Hemen ciddiye aldı telesekreter hah
dedi işte bu. Dedi ne kadar zamandır içiyorsunuz. Dedim neyi? Suyu deyip bastı
kahkahayı kulağıma kulağıma. Gittikçe çirkinleşti gülmesi. Dedim iyi misiniz? Sigaraya
açım abi dedi. Kaç aydır içmiyorum dedi. Tıktılar buraya beni vermiyorlar hiç
dedi. Var mı bir sigara, ühü dedi. Ağlamaya başladı kulağıma kulağıma. Dedim ben içmem ki sigara. O zaman niye oyalıyorsun
bizi g.t dedi. Telesekreterliğine verip, arada nargile içerim ama dedim. Bu bir
mutlu oldu, bir mutlu oldu, telefondan fışkırıyor mutluluğu. Bir anda çorabının
içinden sigara paketini çıkarıp arkadaşına veren insan gibi hissettim kendimi. Ee
ne zaman içiyoruz dedi. Dedim şu an bıraktım ben. Kısa bir sessizlikten sonra g.t deyip suratıma kapattı
telefonu. Ben de nargilemi içmeye devam ettim. Nargilem duman duman..
*** “Babaanne
bak yol, aaa köprü, aa tren bu, aaa araba, aa direk, aaa köpek” diye diye tüm
otobüs yolculuğu boyunca kafa şişiren çocuğa dönüp kendisini göstererek “aaa
salak” diye bağırdım. Galiba artık vatana, memlekete faydalı bir birey
olamayacak. Üzgünüm.
*** Koşan bir
inek görsem gözüm açık gitmez gibime geliyor. Evet gibime geliyor.
*** Kendi
verdiği parayı geri almayan bankamatik kadar çirkinine rastlamadım ömrümde.
Olmuş, bir hata yapmış, fazla para çekmişsindir. Geri yatırmak için kendisine
tekrar başvurursun, parayı almaz geri verir. Sanki kendince bir ders verme
havasında: “madem benle dalga geçiyorsun, al bakalım paranı iki düzelt öyle koy” der
gibi sırıta sırıta. Pis şey seni.
*** “Aşk:
onun seni her anışı, senin içinde tatlı çarpıntılı kalp çınlaması..” “Ağbi biri seni anıyorsa git konuş bence.”
Seyit Ali Aral
*** Zor değil
yalnız olmak, asıl zor olan sevememek, sevilmemek.
***
“Ayakkaplarım” diyen insan, bence çok güzel bir insan.
*** Medeniyet
dediğin gecenin bir körü bomboş yolda kırmızı ışıkta beklemek değil de nedir?
*** Kırlangıç
yuvası gördüğüm zaman çocukluğum aklıma gelir. Tüm çocukluğum boyunca arka
bahçeye bakan balkonumuzda hep aynı yere yaptılar yuvalarını. Büyük kırlangıçların
yuvalarındaki kırlangıç yavrularını beslemelerini izlemek en büyük
zevklerimdendi. Gelenler hep aynı kırlangıçlar mıydı bilmiyorum ama her sene gelmeyi aksatmadılar. Kendimi büyümüş olarak
tariflediğim yıllarda, liseyi bitirdiğim yaz yerlerinde yoklardı. O yıldan sonra
bir kez dahi uğramadılar. Çocukluğumda kaldı kırlangıç yuvası..
*** “Belki
bir gün
bir şiirin
içinde rastlaşırız seninle..” Leyla ile Mecnun'dan.
*** Sarhoşa "serfoş" diyen babaannem de güzel insan tabi.
*** Alt
komşumuz büyük bir iyilik yapıp bize yine yemek getirdi. Bir ay bizde kalan
tenceresini hatırlamış olacak ki, tabağı boşalttırıp geri istedi. Zalım öğrenci
evleri..
*** Otobüs durağında “70 geçti mi?” diye soran adama “970
mi?” diye soruya soru ile karşılık veren ben mi saçmayım, yoksa “yok düz 70”
diye cevap veren o mu ben çözemedim. Evet ikimiz de saçmayız galiba.
*** 'Jeanne d’Arc’ın öteki ölümü adlı oyunda Jeanne d’Arc hapishanede
idamını beklerken: "tanrım! neden eninde sonunda bütün kahramanlarını
yalnız bırakırsın!"
*** Görmeyenler derneğinden dört insanımız almışlar
ellerine sazlarını, türküler söylüyorlar köy köy, mahalle mahalle. Tek bir
dertleri var. O da sanatlarına değer verilmesi ve derneğin geçiminin
sağlanması. Ama bizim halkımız onlara dilenci muamelesi yaptığı için birer tl
atıp yanlarından kaçmayı yeğliyor. Tek tesellim onların bu manzarayı görmüyor
oluşu..
*** Gömleğinin sol cebinde sigara ile bilimum kartvizit
ve kağıt taşıyan insan da çok güzel insan be.
*** Nereye
bakılacağına karar verilemeyen yerler: asansör ve otobüste karşılıklı oturulan koltuk..
*** Köydeki
anneanneye alınıp, köy evine asılan Da Vinci’nin Mona Lisa tablosu.. kendi
başına bir hikaye..
*** Bizim
kapı zili “boş akbil” gibi ötüyormuş da haberimiz yokmuş. İstanbul’dan gelen
arkadaşımın zil sesine gıcık oluşu ile farkına vardık.
***Cool olma
uğruna otobüs kaçıran bünyeye de ne demeli. Koşsan arkasından ne olacak sanki.
Nice otobüsler kaçtı bu uğurda.
*** Elbet
bizim de bir gün terliği ıslanmayan bir banyomuz olacak. Selam olsun ıslak
terlikli banyosu olanlara.
*** Yolda
teyzenin biri saati sorduğunda kolunda saati olmasına rağmen dönüp bakmayan da,
saati olmasa da etrafta saat arayıp teyzeye yardım etmeye çalışan da doktor
olacak. Çok enteresan di mi?
***
Facebook’ta “Nil hocayı sevenler” diye bir grup vardı içi olabildiğince ergen
dolu. Dur bakıyım n’olcak dedim ve girdim. “Eşşek kadar adam olmuşsun ne işin
var abi burda? Git üniversiteden hocaları ekle, yalakalık yap” demediler.
Yadırgamadı kimse, aldılar beni de aralarına. Bağırlarına bastılar beni.
Üzerimde gereksiz bir mutluluk oluşmuştu. Artık ben de bir ‘Nil hoca sever’
olmuştum. Dedim; “Nil hoca sevilmez mi? Hiç Nil hoca kötü olur mu, naptınız
siz?”. İyice kaptırdım, durduramıyordum kendimi. “Hayal edebiliyor musunuz ey
ergenler, Nil hocanın elinde cetvel, öğrencilerine kötü davranıyor falan.
Olabilir mi ki böyle bir şey ya” derken engellemişler beni. Ergenler işte..
Derşan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder