31 Temmuz 2012 Salı

anlaşılmaz

özlemek ne basit bir kelime!
karmaşık olanı özlediğini bilip sevememek.
sevememek mi dedim.
nasıl kandırıyorum yine kendimi.
sevmiyorum!..
acaba emin miyim?
hayır özlüyorum ve kıskanıyorum
mutluyum onunlayken
başka bir şey düşünmüyorum onsuzken
korkuyorum da kaybetmekten
e daha ne olsun!
ne zaman onunla tanıştım,
yaşamaktan korkuyorum.
onsuz yaşamaktan,
onsuz mutlu olmaktan korkuyorum.
korkmaktan da korkuyorum şüphesiz.
saçmalıyorum.
düşünemiyorum.
bakmayı özlerken gözlerim
ellerim kıskanır gözlerimi
ben nasıl tutarım ki ellerini
hayır tutamam.
korkmak mı bu,
kıyamamak mı saflığına o güzel ellerin?
onu düşüncemden kıskanmam normal mi?
yok olmamalı!
sevdiğimden mi tüm bunlar
sevilmememden mi?
yoksa,
sevilip sevilmediğimi dahi
bilemememden mi?.


18 Temmuz 2012 Çarşamba

Barajlardan Nefret Ediyorum!


“Barajlardan nefret ediyorum.” Nereden çıktı şimdi bu der gibisiniz. Çünkü klavyedeki ellerimin bu soruyla hafifçe titrediğini hissettim. Çocukken barajlara acayip ilgiliydim. Suyun önüne küçük setler çeken barajımsılar bile hoşuma giderdi. Onlardan bir tanesinin yanına gittiğimde kendimi iyice küçük hisseder, mutlu olurdum kendimce. Bir gün amcamla balık tutmaya gittiğimizde baraj gölü o kadar çok dolmuştu ki yanındaki yol ile aynı hizaya gelmiş, taştı taşacaktı. O gün çok ilginç geçmişti benim için. Çocukluğumu mu attım üzerimden o gün yoksa gerçekten çocuk mu oldum bilemiyorum. Barajdaki su hafif hafif dalgalandıkça yola taşıyordu. Herkesin gördüğüydü bu. Ben ise orada özgürlüğüne kavuşmuş birkaç su damlası görüyordum. Gökyüzünde özgürlüğün sınırlarını zorlayan su burada hapsedilmişti. “Neden?” diye bağırmak geldiyse de içimden nice su damlasının kurtuluşunu izlemek ertelemişti haykırışımı. Az zaman sonra büyük bir gürültüyle barajın kapakları aralandı. Benim kapakların aralandığını dahi görmediğim anda yüzlerce belki binlerce su damlası koşarak kaçtılar buradan sevinçle. Geride kalanların hepsinin çıkacağını düşünmem o an hala çocuk olduğumun kanıtı gibiydi. Son ana kadar bekledim çıkışlarını. Çocukluk bu ya, masallar mutlu sonla bitmeliydi. Ama bitmedi. “Neden?.”

Şimdi görüyorum da insanlar koca koca barajların devasa boyutlarına hayran hayran bakıp “müthiş bir şey“ diyorlar. Evet, müthiş bir hapishane bu. Dünyanın en özgür ruhu olan suyu bile hapsedebilen bir hapishane. Bakın hala onların devasa betonlarına. Koyun onları da odanızın duvarına. Yanına da çirkinlik abidesi devasa gökdelen fotoğrafları yerleştirin. Hapsedin kendinizi ve özgürlüğünüzü betona, betondan şehirlerinize.

Doğanın önüne çekilen setlerin olmadığı, daha özgür bir dünyaya..


Derelerimiz özgürdür ve her zaman özgür akacaktır..


Diren Karadeniz !..


mavi duvar



gece vakti çıkar karşımıza hikayeler. acıdır, acıtır.. küçük bir anı yakalarsın ucundan hikayenin. gecenin mavi duvarlarını yıkar, gönlüne düşer şarkılar. yine acıtır. olmayan duvarlar acıtır. olamayan duvarlar...elinde hikayenle kalır ve göğe doğru haykırmak istersin "mavi, hep mavi" diye..

"şarkıyı yazan genç ve yine kendisi gibi doktor olan kız arkadaşı; tatillerinin bir bölümünü geçirmek üzere, delikanlının ayvalık'taki yazlığına gitmeye karar verirler ancak kızın biraz daha işi olduğundan, delikanlıya önceden gitmesini ve o'nu yazlıkta beklemesini ister...
delikanlı yazlığına gider ve sevgilisini beklemeye başlar... duvarları kızın sevdiği renk olan maviye boyar sevdiği çiçekleri alır.
ancak sevgilisi gelmez, merak etmeye başlar... evini arar ama sevgilisinin yola çıktığını söylerler kendisine... ve acı haber akşam saatlerinde gelir! kız; yolda kendi arabasıyla kaza yapıp ölmüştür...
delikanlı habere inanamaz... koşarak sahile iner... rüzgâra söver... söver... söver...
müzik tarihine de böyle bir şarkı bırakır ardından"




16 Temmuz 2012 Pazartesi

Korkuyor



İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermedigi için.
Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.



William Shakespeare
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...