5 Şubat 2012 Pazar

minibüste ön koltuğa oturan tip

hayatım boyunca en çok zevk aldığım şeylerden biri de minibüste en önde oturmak olmuştur. böyle yolu falan izlersin, bir havan vardır, zevklidir. bu zevkin bir diğer eşdeğeri de otobüsteki muavin koltuklarında oturmaktır. şoför ile aynı hizadasındır, ayağını uzatsan yere değecek gibi olur. hep bu yerlerde oturup o anın tadını çıkarmak istemişimdir.

gün gelir müsait bir yerde minibüse el atarsın. orası müsait bir yer olduğundan galiba o da yavaşlar. o an ön koltuğun dolu olduğunu fark edersin. içinde bir burukluk, bir küskünlük oluşur. içinden bir ses; "binme olum daha ön koltuğu bile boş değil, binme" der. anlamsız bir ses olduğunu fark edip, bir de el atmanın sonucu olarak buruk buruk binersin minibüse. "şurdan bir öğrenci" derken şoföre de trip atarsın çaktırmadan (onun da çok umurundaydı zaten). parayı tam uzatırken şoföre değil de o "ön koltukta oturan tip"e bakarsın. "kimsin sen be benim yerimi parsellemişsin" bakışını fırlatırken o tipe, şoför tarafından "acaba hakikaten öğrenci mi bu" süzgecinden geçirildiğinin farkına varmazsın. sonra parayı vermiş olmanın verdiği vicdani huzurla dolu olarak yer bulmak için arkalara doğru yol alırsın.

en öne oturamazsam tek yer vardır benim için. o da diğer koltuklardan hafif daha yüksekte duran, az da olsa karizması olan en arka dörtlüdür. aslında arka beşli diye dillere pelesenk olan bu yer artık insanların toto yarıçapı ortalamasının bir hayli artması ile dörtlü koltuğa dönüştürülmüştür.  en arkanın sol cam kenarının boş olması içindeki o burukluğu bir nebze de olsa azaltır. ve o hafif yüksekliğe çıkılıp oturulur.

zaman ilerledikçe tam çaprazdan o "en önde oturan tip"i kesmeye devam edersin. arada şoförle konuşur, sonra dönüp arkasına paraları toplayıp şoföre iletir. aslında oraya oturanların kısa süre içinde bu evrimi gerçekleştirip "şoförle kanka bir muavin"e dönüşmeleri gayet olağan bir şeydir. artık şoförün mü yeteneği yoksa koltuğun mu bir hikmeti bilemem.

an gelir "ön koltukta oturan tip" inmeye karar verir. işte o an benim de o koltukta oturduğum zamanlarda zevkimin içine eden andır. buna sebep olarak tek bir şey gösterebilirim: o koltuğun yanındaki kapının açılmıyor olması. insanın içindeki enerjiyi alıverir birden. n'olurdu yani oradaki kapı da açık olsa, insanlar oradan binip inse. yok bütün minibüslerde aynıdır. o ön koltukta otururken biriktirdiğin tüm karizmayı bir anda yerlere indirir o koltuktan kalkıp minibüsten inişiniz. kalkarken kafayı eğersin çünkü tavan daha aşağıdadır en önde. sonra şoförün para kutusunu devirip bir kaosa neden olmamak için itina ile ayaklarını kaldırıp bir balerin gibi süzülmen gerekir, ki pek de becerilemez. ve ortaya gayet çirkin bir görüntü çıkar işte. ardından minibüsteki o an seni izleyenlerle göz göze gelmeden atlanır ve hızlı bir şekilde uzaklaşılır.

tabi ön koltukta o an ben oturmadığım için benim için gelişen olaylar gayet sıkıcı ve olağandır. tabi bazıları hariç..


Lapsus Calami
05.02.2012
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...