9 Haziran 2012 Cumartesi

Lapsus Calami 3

*** Eve misafir gelen yavru kargaya bunlar iki yüz sene falan yaşıyor diye o kadar hürmet ettim, besledim, öyle gönderdim. 200 sene yaşadıkları yalanmış meğersem. En fazla 40 yıl yaşıyolarmış. E o zaman bir ıslak ekmeğin 40 yıl hatrı olacak mı görücez bakalım.

*** Yağmuru seven insanın içinde küçük bir çocuk vardır hala. Sevin o çocuğu. Ve yağmuru elbet…

*** Uykusuz’da Ersin Karabulut’un “Amatör” köşesi candır. Yıllardır takip ettiğimiz karikatür dergilerinde en merak ettiğimiz yerler, anılar, kişiler… Özenle takip edilesi…

*** Battaniyenin uzun tarafını arıyorum. Gören oldu mu?

*** Yaz geldi. Balkon sefaları başladı. Balkona televizyon atıldı. Akşamları evin amcaları Euro 2012 başında, hanımlar içerde dizide... Maçlar biter bitmez ailecek dizilere balkonda çekirdekle devam. Balkon; bir evin neşe mekanı…

*** Karikatüristleri çizgisinden tanıdığım gibi insanları da gözlerinden tanımak isterdim. Fakat hayat yaptıkları ve söyledikleri ile tanıtıyor insanları…

*** “Dünya; karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana yanaştırıp yanaştırmadığınla ilgilenir”... Off çok sıkıcıyım.

*** Siyahımız lacivert, beyazımız mavi olsun; Şampiyon Adanademirspor'un yolu açık olsun... Vedat Özdemiroğlu’ndan. 

*** "Doğum gününü hatırlamıyom yavrım ama kar vardı bah, hemi de çohtu" diyen, yılın 5 ayı kar altındaki Karslı anneye dünyanın en iyi annesi ödülü verilse de azdır. O en güzel annedir, candır, bizdendir.

*** Dans etmek güzel şey, tabi ki yeteneği olana. Halay öğretmeye kalkan arkadaşları cinnet geçirme durumuna getirmek beni de üzüyor haliyle. Ben istemez miydim şöyle vals yapiyim. Olmuyor işte. Daha halayda bocalayan bünye salsada ne yapsın. Yanımdakinin adımına bakiyim, oradan kopya ile ben de adımımı atıyim derken o çoktan adımını değiştirmiş oluyor. Hele bir de elinde mendili sallamaz mı. O nasıl bir beyni bölüştür, aynı anda işleri hallediştir. Off kafam basmıyor cidden.

*** Yıllarca Demet Akbağ ile Yılmaz Erdoğan’ı evli zannetmiştim.

*** Çeşmeye ağzımızı dayayıp su içtiğimiz günleri özlüyorum bazen. Mahalle maçından çıkıp terli terli eve geldiğimi düşünüp damacanadan avucumla su içmeye giderken durduruyorum kendimi. Özlüyorum ben çocukluğumu.

*** Fillere basmayınız...

*** Selçuk Yöntem sesi için hangi doktora gitmemiz gerekiyor acaba? Bi kaç tane ses telini alsalar olcak gibi sanki ama bakalım artık.

*** Leğendeki suya kafamızı sokup denizde yüzmüş kadar olduk deve kuşu misali. Çocuktuk biz..

*** Gezmeli ve sevmeli insan “bir hikayem var” diyebilmek için.

*** Kapı önündeki ayakkabının içine evin anahtarını koymaktır güven. Mutluluk ise anahtarsız geldiğin evinde o anahtarı orada bulmaktır.

*** Apartman kapısının anahtarını unutunca ehtiyar apartman sakinlerimizin ziline basıp kaçan, beş dakika sonra da açık kapıdan sanki hiçbir şey olmamış gibi giren arkadaşım canımsın. Yüreğine indireceksin gariplerimin bir gün. Bence ayıp, hem de çok ayıp.

*** Küçük d (d) ile gülücük koymak nedir a dostlar.( :d ) Ne gülümsemeye benziyor ne kahkaha atmaya. Koyun işte büyük d (D) yi güldüğünüzü anlayalım yani. Büyük d (D) iyidir, candır. Göbeğini hoplata hoplata gülmektir. Büyük d li gülün. ( :D )

*** Yol tarif etmek benim için vicdan azabından başka bir şey değil. Güzelce yolu tarif ediyorum. İki tarafın da memnun olduğunu belirten güzel sırıtışlar ile karşılaşma son buluyor. İşte oradan sonra benim için işler değişiyor. “Acaba yolu bulabilmiş midir” “Kesin ordan yanlış dönücek bak” gibi düşünceler içimi kemiriyor. Aslında bizim memlekette bu konuda rahat olmam gerekir. Çünkü yol tarif etmek “Orda birine sorarsın” üzerine kurulu. Ben de öyle desem kurtulucam ama yok işte.

*** Bavulun üzerine oturup düşmekle düşmemek arası dinlenmeye çalışan insan da çok güzel bir insan tabi.

*** Bende yol gösterici tipi var da benim mi haberim yok. Bir saat içinde üç farklı yerde üç farklı kişiye yol tarif ettim. Yanımda o kadar insan varken niye ben?

*** Saat 12:30 a yarım diyen insana da ayrı gıcık olmuşumdur. Yarım dediğin 12:00 dır. Günler 25 saat oldu da bizim mi haberimiz yok. Hadi neyse bişi demiyorum.

*** İzmir Manisa yolu: bir nevi roller coaster…

*** Sabah sabah pijamaların üzerinde güneş gözlüğünü takıp poğaça almaya gelmişsin ama ben o gözlüğün altındaki uyku şişliklerini görür gibiyim.

*** Bir çocukluk zevki: Otobüs daha durmadan, hareket halindeyken inmek.

*** “Evleniyoruz A. Ö. Mutluyuz”A. ve Ö. nün bu aşırı saçma mutluluklarının bir yansıması olan kornalara katlanmak zorunda mıyım ben. Herkes mutlu olduğunda korna çalsa olur mu hiç. Memlekette sizden başka kimse mutlu olmasın mı istiyorsunuz bilemedim ben. Ayrıca A. ve Ö. diye kısaltıyosunuz ama ben amacınızı biliyorum. İsminize direkt küfür etmeyelim diye yapıyosuz. Sanki ben A. ve Ö. diye küfür edemiyorum. Pisler sizi. Neyse hadi mutluluklar…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...